Eternity and a Day (Mia aioniotita kai mia mera, 1998), ünlü Yunan yönetmen Theo Angelopoulos'un zamana, kayıplara, insan ilişkilerine ve hayatın anlamına dair derin felsefi bir yolculuk sunduğu bir başyapıttır. Film, yaşamın sonuna yaklaşan bir adamın, geçmişle hesaplaşmasını ve hayatındaki anlamı sorgulamasını anlatırken, aynı zamanda duygusal bir arayış ve varoluşsal bir keşif sunar. Angelopoulos’un karakteristik görsel şiirselliği, yavaş ve meditatif anlatımıyla bu film, izleyiciyi hayatta neyin gerçekten önemli olduğunu düşünmeye davet eder.
Hikaye, yaşlı bir yazar olan Alexandros (Bruno Ganz) etrafında şekillenir. Alexandros, yaşamının son günlerini yaşamakta olduğunu bilmektedir. Kısa bir süre önce ağır bir hastalığa yakalanmış ve artık zamanı dolmak üzeredir. Ölümünün yaklaşmakta olduğunu bilerek, geçmişteki anılarına, kayıplarına ve pişmanlıklarına doğru bir yolculuğa çıkar. Alexandros, geçmişiyle yüzleşirken, kaybettiği karısını hatırlar ve ona duyduğu derin sevgiyi yeniden keşfeder. Karısına olan özlemi, onun bu son yolculuğunda önemli bir yer tutar. Ancak karısının ölümü, onun yaşamında büyük bir boşluk bırakmış ve bu boşlukla nasıl başa çıkacağını bilmeden hayatını sürdürmeye çalışmıştır.
Filmde zaman, bir başka önemli tema olarak karşımıza çıkar. Alexandros, geçmişi, şimdiyi ve geleceği sürekli olarak iç içe geçirir; anılar ve gerçek zaman arasındaki sınırlar silinir. Film boyunca karakterin hayatına dair parçalar, geriye dönüşlerle anlatılır. Bu geriye dönüşler, onun geçmişte yaşadığı mutlu anılarla birlikte, hayatının eksik kalmış ve tatmin edilmemiş yanlarına da ışık tutar. Alexandros, artık son günlerinde bile hayattan eksik bir şeyler kaldığını hisseder.
Ancak Alexandros’un bu içsel yolculuğu, onun tesadüfen karşılaştığı küçük bir Arnavut çocukla (Achilleas Skevis) değişir. Çocuk, ülkede yasa dışı olarak yaşayan bir mülteci olup sokaklarda hayatta kalmaya çalışmaktadır. Alexandros, çocuğa rastladığında, ona karşı bir sorumluluk hisseder ve onu korumaya karar verir. Bu karşılaşma, Alexandros’un hayatında önemli bir dönüm noktası olur. Çocuk, Alexandros için bir anlamda hem hayatın devam eden döngüsünü hem de insanın birbirine karşı sorumluluğunu simgeler.
Alexandros, çocuğa yardım etmeye çalışırken, kendi hayatını ve seçimlerini yeniden değerlendirir. Bu yolculuk, onun için bir yeniden doğuş sürecine dönüşür. Çocuğa yardım etmek, Alexandros’un hayatının son anlarında yeniden anlam bulmasına yardımcı olur. Çocuğun masumiyeti ve çaresizliği, Alexandros’un kaybettiği bağları ve duyguları yeniden keşfetmesine yol açar.
Film boyunca Alexandros, hayatı boyunca yazmayı planladığı ama asla tamamlayamadığı bir eser üzerinde düşünür. Bu eksik eser, aslında onun kendi hayatının da eksik ve tamamlanmamış bir sembolüdür. Yazamadığı şey, hayatta tamamlayamadığı şeylerdir. Çocuğa yardım etmek ve ona rehberlik etmek, Alexandros için bir çeşit sembolik telafi haline gelir.
Theo Angelopoulos, filmde yavaş, uzun planlar ve görsel imgelerle zamanı ve mekanın sabrını işler. Angelopoulos’un sinema dili, her sahnede şiirsel ve meditatif bir etki yaratır. Filmdeki görsel güzellikler ve doğa manzaraları, karakterlerin içsel dünyalarını yansıtır. Film boyunca kullanılan sessizlik, karakterlerin duygusal derinliklerini daha da vurgular. Ayrıca, filmdeki müzikler (Eleni Karaindrou'nun besteleri) Alexandros’un içsel dünyasına ve filmin atmosferine derin bir melankoli katmaktadır.
Eternity and a Day, sadece bir insanın ölümle yüzleşmesi değil, aynı zamanda hayatın anlamını ve insanın diğerleriyle olan bağlarını keşfetmeye yönelik bir arayış filmidir. Alexandros, hayatının son anlarında geçmişle barışmanın, sevgi ve bağın değerini anlar. Çocukla olan ilişkisi, Alexandros’un hem kendi içsel yaralarını iyileştirmesine hem de hayatına anlam katmasına yardımcı olur. Film, zamanın akışı içinde insanın neleri geride bıraktığını ve hayatta neyin gerçekten önemli olduğunu sorgulayan derin bir felsefi yolculuktur.
Sonuç olarak, Eternity and a Day, ölüm, hayat, zaman ve insan ilişkileri üzerine yavaş ve derin bir meditasyon sunar. Theo Angelopoulos’un şiirsel anlatımı, izleyiciye hayatın geçiciliğini ve insanın bu geçici yaşamda neyin peşinde koşması gerektiğini hatırlatır. Alexandros’un yolculuğu, her ne kadar ölümle sonuçlansa da, onun için bir anlam bulma süreci haline gelir. Film, yaşamın en basit anlarında bile sonsuzluk hissi bulmanın mümkün olduğunu gösteren duygusal ve düşündürücü bir yapım olarak öne çıkar.
Comments